Freitag, 16. Dezember 2011

günün Fotosu

Stuttgarttan yağmurlu bir  güne veda.. :)
DeviantART// N1S // United states

Şem vû Pervane (Mum İle Kelebek)

Şem ile Pervanenin hikayesi benim en sevdiğim en güzel ve hüzünlü hikayelerden biridir. Bu hikaye, Şem (Mum) ile O’na kör kütük aşık olan Pervane’nin (Kelebek) hikayesidir. 
Bilenler hafızalarını tazelesin, bilmeyenler ise aşkın büyülü dünyasına küçük bir yolculuk yapsın
 hikayeyi okuyarak..



Gece idi, Pervâne sessizce girdi Şem’in yanına… Şem yanmalarda idi, her zamanki gibi…
Pervâne ışığa âşıktı; onun etrafında dönmekten, ona yaklaşmaktan zevk alırdı. Ölçüyü tutturamayınca, kanatlarını yakardı, Şem’in alevinde… Yaklaşır, alev alır; uzaklaşır, hasret kalırdı. Yine öyle oldu…
Başka çaresi yok mu?” dedi Pervâne. “Yanmadan nûra kavuşmanın çâresi… Yanmayayım, ama alevin içinde oynayayım!..”
Pervâne’nin bu sözlerine tebessüm eden Şem, ona sevgi dolu baktı:
Her şeyin bir bedeli var dostum, ışıkla sarhoş olmanın bedeli yanmak!.. Yanmayacaksan ışığı ne yapacaksın. Bu ateş yanmak için, bakmak için değil.”
Tamam.” dedi Pervâne, “Yanalım o zaman… Sen rahatsın, yanan benim…”
Yine güldü Şem, ateşin her adımında eriyip yok olduğunu görmüyor muydu acaba Pervâne? Pervâne birden yanıyordu belki, ama Şem için için tükeniyordu, eriyordu. Hangisi daha zordu acaba, Şem’inki mi, Pervâne’ninki mi?
Şem bunları düşünürken, Pervâne dikkatle Şem’e baktı. Dilsiz, dudaksız dostu Şem’in gönül dilini anlayıvermişti. Dostluk bu değil midir zaten, konuşmadan anlaşmak. Ben konuştuktan sonra herkes anlar. Önemli olan dost susarken, dostun gönül dilini anlamak…
Baktı Pervâne Şem’e dikkatlice... Evet, Şem eriyor, tükeniyor yavaş yavaş:
Erime!..” dedi, “Lütfen bitme, sensiz ne yaparım!..”
Üzülme!” dedi Şem, “Bu ateş, en sonunda ikimizi de bitirecek... Sen dayanamayacak yaklaşacaksın, tükeneceksin; ben zaten her daim tükenmekteyim.”
Gözünü kırptı Şem, rüzgâr esmiş gibi, alev dağıldı önce, raksetti, sonra eski hâline döndü. Pervâne’nin yüreği ağzına geldi:
Aman!” dedi, “Sus, heyecanlanma, az daha sönecektin.”
Şem’in en büyük korkusu da bu idi zaten; yanmak değil, sönmek; sönmekten korkardı o!.. Sadece sönmekten…
Seni yakan nedir?” dedi Pervâne, Şem’e…
Aşk!..” diye cevap verdi Şem, “Aşk ateşi yakar beni…”
Keşke yakmasa idi sağlamca kalırdın, tükenmezdin!..” dedi Pervâne saf saf:
O zaman sen neden geldin?” dedi Şem, “Niçin buradasın? Sönse idim, yanmasa idim, yine gelir mi idin?”
Yok, hayır gelmezdim!..” dedi Pervâne. “Ben ışığa âşığım. Nerede ise o ışık, oraya can atarım. Ölmek pahasına… Tavaf eder, semâ ederim o nûrun etrafında, kendimi kaybederim, yanar giderim.”
Titredi yine Şem’in alevi, heyecanlandı…
Bilir misin Pervâne, aslında biz yanmak için yaratıldık. Aşk ateşi ile tutuşturulup yanmak için... Eriyip tükenmek için...”
Pervâne, Şem’i dinlerken, etrafına bakındı:
O zaman, neden yanmıyor bütün şemler?”
Tükenmekten korktukları için!..” dedi Şem. “Öyle ya da böyle nasılsa bu hayat geçecek, bitecek. Hepimizin hayatı, yanma müddetimiz kadar… Yansak da, yanmasak da erime müddeti kadar yaşarız biz... Bunu bilmeyenler yanmaya yanaşmaz, çok yaşayacağım sanır, eriyip tükenmek istemediği için aşkı bilmez, ondan fersah fersah kaçarlar. Benliklerini unutur, yaratılış gâyelerine hizmet etmezler. Yanmaktır bizim derdimiz, erimektir, eriyip bâkî olanda kaybolmaktır. Aşk ateşinden eriyen her damlamız, sonsuzluk okyanusuna kavuşur. Sonsuz olmak için erir, aşk ateşi ile yandıkça var oluruz biz. Beni dirilten bu ateştir. Ben erirsem eriyeyim, aşkım bâkî kalsın, sönmesin!..”
Senden haber geldi bize geçen gün, korkudan titriyormuşsun, dalgalanıyor, çırpınıyormuşsun? Ne’n var, neden böyle oldun? Neden hastalandın?” dedi Şem’e Pervâne…
Ne zaman korkmadım ki; ben yandıkça en büyük derdim, aşk ateşimin sönmesidir. Aşk derdi ile hastayım ben!.. Aşk derdim bitmesin, aşk ateşim sönmesin isterim. Ömrüm boyunca en büyük korkum budur benim. Aşkımı kaybetmekten korkarım.” diye inledi Şem…
Şem’in hâline üzüldü Pervâne, içi yandı birden:
Her ne kadar rüzgârın söndürme tehlikesi var ise de, korkma. Sen yanmayı istedikçe, mutlaka bir yakan bulunur, öyle değil mi? İster o aşk, ister başka aşk. Nihayetinde tutuşturan kim olursa olsun, sen yine aynı yanmalarda değil misin?”
Asıl marifet o değil!..” dedi Şem. “Asıl marifet, aşk ateşinin sönmemesine gayret etmek, hiçbir zaman kendinden emin olmamak; ben sönmem, hep yanarım dememek!.. Sönme ihtimalini akıldan hiç çıkarmamak!.. Acziyetinden hep ağlamak, inlemek, susmamak, bu derdin sürmesini istemek. Her dem bir aşk beklememek; söndükten sonra seni tutuşturan aşk ne zaman gelecek, seni hemen tutuşturacak mı, işte bunları bilemezsin!.. Beklemek zor, hasret zor, özlemek zor. Tek isteğim, bir kez tutuşup, eriyip gitmek!.. Aşk kıvılcımını çakar, ben çoğaltırım, ama rüzgârdan aslâ emin olamam. Onun için duâ eder. Allâh’a sığınırım!..”
Benim işim daha kolay, nerede görürüm, tutuşmuş bir şem, hemen koşarım.” dedi Pervâne…
Kolay bulunuyor muyuz bâri?” dedi Şem, gülerek Pervâne’ye…
Yok canım!” dedi Pervâne, “Bazen günlerce aylarca bulamam, ararım. Seni bulmam da kolay olmadı laf aramızda…”
Pervâne konuşurken, heyecandan Şem’e çok yaklaştı. Tutuştu alev aldı. Şem sessizce ağladı, eriyip, sonsuzluk okyanusuna kavuşacağı günü hayal etti. Her damlası okyanusa koşan, erimekten korkar mıydı hiç?!


Bilmiyorsun renklerini sombaharın..

eveeet, sıra geldi ceylan'a.
Ceylan Ertem..beni kendisine hayran bırakan O kadın!
Her çalışmasın'a ayrı bir hayranlık ile kulak versemde ''Sombahar'' adlı parçasında perdesiz gitar eşliğinde o büyüleyici sesiyle beni yine alıp götürmeyi başarmıştı.. bende bundan dolayı artık sonbahar geçmiş olsada  O'na blogumda kesin yer vermek zorundayim.

sende kulak ver:

 seviyorum seni kadın!!!

Dienstag, 6. Dezember 2011

Bu gün seni bir başka özledim..

...ISTANBUL
photo:DeviantART// Mithat Inandim// Turkey

al götür!


" take away all thoughts
..the fear
take away the pain
juest let me feel..
let me fly..
like those birds..so high."
snt.

bir varmış, bir varmış.


     bir boşluk varmış..
     ..ve insan eksikmiş
     insan gelmiş, doldurmuş..dolmamış, dolamamış..dolmaz!
     .. bir boşluk ki insanla nasıl dolsun?!
     snt.

Montag, 28. November 2011

Soyunsun gün, sarsın geceler..


Eveeet, karşınızda Hüsnü Arkan'ın solo albümünden hayran kaldığım bir eserin satırları.
Ayrıca da Birsen Tezer'le birlikte söylemiş olması şarkıya güzellik katmaktan daha da öte tam anlamıyla ''olmuş'' dedirtiyor....dinle-hisset! =)

Hoş Geldin

Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin
Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim

Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç geldin, ben sana erken
Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken

Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin
Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim

Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç kaldın, ben sana erken
Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken ..

 parçayı dinle ---->  http://youtu.be/LpzTPtybnq8

Montag, 14. November 2011

zamanla geçer dedim, zamanla..

Hani derler ya 'istersen becerirsin, unutursun..üstesinden gelirsin herşeyin!'
..İşte bende onlardanım (aslında..).
epey zaman geçti desem yalan olmaz. İnsan bazen hallettim diyip salladığı konuları bir günü birden bire karşısında bulunca neye uğradığına şaşırıyor açıkcası..
"yau, nerden çıktı? niye çıktı? zamanımıydı şimdi"..diye söylenip durursun.
Birde bakarsın ki sol yanında birşeyler azıcık hareketlenip oynamaya başlar. 
Okadar eminken şüpheye düşersin işte...
sinirlenirsin,
söversin,
sayarsın..
bu saçmalığı kabullenemezsin... 
snt.                                      

Samstag, 5. November 2011

etkileyici şiir satırları

Aslında baştan beri şiir olarak rastlamış değilim bu satırlara. bir kaç gün evvel Ceylan Ertem'in yorumundan dinledim ''Ali''yi ilk kez.
Satırlar 1898' ıle 1973 yılları arasinda yaşamını sürdürmüş olan  faruk nazif çamlıbel'e ait.
okadar hoşuma gitti ki anlamı, blogumun ilk Post'u olsun dedim..
..çünkü bu güne kadar aşka duyulan saygıyı kendi canından üstün görmeyi daha güzel anlatılmış bir şekilde görmedim/duymadım.

Ali

namluya dayanır yola dalarsın
duruşun bakışın yaman be ali
boşuna tetiği ne kurcalarsın
var daha ateşe zaman be ali

yıllanmış bir çınar pusuluk yerin
neredeyse gelecek beklediklerin
var iki atımlık canı kederin
desene işleri duman be ali
o'nu sen büyütte söğüt boyunca
kendini ellere versin o gonca
sözüne kanmadın bunu duyunca
gönlündü gözünü yuman be ali

geldiler beklenen çiftler ormana
duruyor iki genç ne hoş yanyana
bir kurşun kadına bir de çobana
çınlasın yıllarca orman be ali
görünce uzanmış yar kucağına
boynunu dolamış zülfü bağına
kurşunu kahpeye atacağına
kendine çevirdin aman be ali

Faruk Nazif Çamlıbel