Donnerstag, 13. Dezember 2012

bulutlardan beyaz gök yüzünden mavi alan adam.


Nasıl olur da bir İnsan sesiyle böylesine dokunur yüreğine. Ağzından çıkan her bir tonu ile delik deşik eder içini. İşin garip tarafı da bundan zevk alman. Hüzüne aşık olan biri olarak söylüyorüm; Cem Adrian bam başka.
Henüz tanımayanlar var eminim, mutlaka dinlemelisin, görmelisiniz, hissetmelisiniz..mümkünse canlı!
Aşkı ve hüzünü en güzel anlatan sanatkarlardan biridir kesinlikle. Herkes dinleyemez, anlayamaz, kaldıramaz onun sözlerini, şarkılarını.
En çok da ''ben bu şarkıyı sana yazdım'' ile ''bana özel'' parçalarında kaybolur ruhum. Bir insan bu sözleri bu müziği nasıl bu şekilde bir araya getirebilir!? Anlatmaya kelime bulamıyor insan..ne demek istediğimi dinleyen anlar.

E o halde buyrunuz:





Mittwoch, 5. Dezember 2012

kendim.

Sonra yine kızıyorum kendime; 

Kızım bırak şu filmleri, şiirleri, kıtapları falan.
Hiç biri sana yaramıyor işte. Hepsi birer acı. Tek tek
adım adım parçalıyorlar o senin bir zamanlar çiçek kokan ruhunu.
Yaşayamadığın birer hayal gelir hepsi sana, yaşatmadılar,
yasakladılar sanki. O hüzün, o kördüğüm, çaresizlikler,
kara sevdalar, kavga, o ölümsüz aşklar, tutku..
Hepsi senin hasretindir. Düşlerin var, kurduğun hayaller.
''Keşke yerinde olsaydım'' dediğin o hikaye kadınları.
Sil, at karala onları! Sen kendini yaşa sadece.
Ah Dram aşığı deli kız. Biliyorum bir parçan olmuş
artık göğüs kafesini kaplayan o hüzün..
ama kendini yakmayı bırak artık.
Bu keder bu bitmeyen hüzün, vakti gelir kaybolursun
içinde..
     SNT.


kadınız.

Bu gün biraz Umay'ız.



“Öyle boka battık, öyle güçlendik ki;
Bir kez daha yüzsüz kalacağımız kışa hazırız.
Bu kaçıncı ve son değil ki…”

 
Saçlarınla oynayacağım, dudaklarımı çenene dayayacağım ve bana sarılacağın sessiz bir gece için
“beklediğim tüm sabahlar sen ol” diye yalvaracağım…


 Seninle buluşacağımız bir kış sabahı olacak mı?


Gözlerime Bakmak İstemişti Herkes..; Nah Baktırırım..


Ben kendine dokunan ve kendiyle çoğalan her aşka kalbini veren kadın..


Ellerime inan…




 Her bir sözcüğüyle içimi hüzünle dolduran kadın..

Umay Gedikoğlu ''Umay Umay''

Mittwoch, 14. November 2012

Word!

  “Fotoğrafını çekemediğim şeylerin resmini yaparım,

resmini yapamadığım şeylerinse fotoğrafını çekerim” 

Man Ray


 

Montag, 12. November 2012

Pinhole DSLR part 2

Soo..hier nochmal ein Fotos, das ich mit meinem selbstgebastelten Pinhole-Body-Cap für meine DSLR, geschossen habe.


Also wie man sieht konnte ich aus den Fotos, die mich eigentlich
überhaupt nicht zufriedengestellt hatten doch noch
einen "Hingucker" zaubern^^
*lang lebe Adobe*



Sonntag, 11. November 2012

Pinhole-Lochkamera zaubern aus der DSLR

Hallo alle zusammen!
Ich bin vor einigen Wochen auf eine geniale Idee gestoßen. Unzwar aus einer DSLR eine Lochkamera zu basteln.
Ganz einfach; Man soll in den Body-Verschlussdeckel ein ca. 0,5mm großes Loch bohren, dann ein Stück Blech(oder Alufolie) auf die Innenseite kleben und ein möglichst kleines Loch in die Mitte stechen. Dann sollte man eigentlich, nachdem was andere Blogger meinen super Ergebnisse erzielen. Ich bin leider nicht so zufrieden mit den Ergebnissen. Meine Fotos sind sehr unscharf und verschwommen. Die meisten Fotos sind zu dunkel, ich muss entweder raus ins Freu oder mit Blitz fotografieren damit ünberhaupt etwas erkennbar ist. Weiß jetzt auch nicht was ich falsch gemacht haben könnte;
Also falls mir einer behilflich sein kann oder das gleiche Problem hat freu ich mich auf eure Meldungen!=)




So sollte es dann aussehen(Ich gebe zu, habe nicht so sauber gebohrt^^).
Auf der Innenseite habe ich dann die Alufolie mit einem Schwarzen Edding ausgemalt/abgedunkelt. 






Und hier einige Fotos, die ich damit geschossen habe.














Mittwoch, 31. Oktober 2012

bana özel.


En çok da yaşamadıklarımı özlüyorum.  
snt.                                                                                              



kime bu yazılar?#1

Ben hırçın sular'da gezen deli sandal,
sen durulup soluklanacağım iskele..

snt.

Mittwoch, 17. Oktober 2012

..


Uyumayı unuttum, yıkanmayı, kedilerimi sevmeyi, yemek yemeyi de. Zaten mutfak leş gibi, izmaritlerle dolu tabaklar, saçlarımı kazıttım.. Kimseyle konuşacak bir şeyim kalmadı, bekliyorum.
Düşlemeyi bıraktım...Bağırmayı da... Ağlamayı da bıraktım... Sigarayı bırakamadım..Okumayı bıraktım... Düşünmeyi bırakamadım.
           Oğuz Atay , Korkuyu Beklerken

Mittwoch, 19. September 2012

Gözleri açmak

Neden zamanla barış, merhamet(!), sevgi, şefkat, aşk, güven, dostluk, maneviyat ve tüm iyilikler gittikçe azalıyor? Farkettin mi? Bizden önceki kuşaklar bu halde miydi?

 
 
Vicdan denen birşey vardı, şimdiyse ona rastlamak ne zor.
Farkındaysan gittikçe soğuyor insanlar birbirinden.. yalanlar, ihanet, kavga, kıskançlık ve düşmanlıklar coğalıyor, herkes bencilleşmiş bir halde kendisini düşünür oldu.
Herkesin derdi kendine yetiyor birde başkasıyla mı uğraşıcak değil mi?
Yani dert dediğim; Maddiyat, İş, güç ,para, zaman, kariyer, başarı, her konuda birincilik, üstünlük, kişisel mutluluk ve istekler vs. 

 Niye şimdiki insanlar bunların derdinde, niye böyle oldular diye sordununmu hiç kendine?
..Sebep dünya düzeninin bozulduğunu ap açık ortaya koyuyor; Medya, yerine göre farklı yönetimler, hükümet, toplumsal baskı vs. bizleri bu duruma getirdi!
Psikolojik baskı bu, farkında olmadan bilinç altına yerleşiyor endişeler, korkular.. Seni öyle bir hale getiriyor ki dış dünya, kendi dertlerini düşünmekten başkalarını düşünemez bir hale geliyor insan.

(''Bunu yapmalıyım şunu halletmeliyim, böyle olmalıyım, şunu istiyorum bunu almalıyım, ya işsiz kalırsam, calışmam lazım, para lazım, zaman lazım, bunlar anca bana yeter, kendimi ıspatlamak zorundayım, en iyi ben olmalıyım..'')
Evet, yaşam gittikçe zorlaşıyor, insanlar zorda kalmak istemiyor ve bunu istemiyen ne yazık ki kendisini düşünmek zorunda kalıyor  bu toplumda.

Belki sana göre çok felsefe yaptım şimdi,
ama bu satırları iyi düşün ve anla lütfen.

Bari sen ve ben İNSAN olmaya gayret gösterelim..

  



Freitag, 13. Juli 2012

davetsiz misafir.



Rüzgar bir esip bir soluklanıyor sokağımda
soğuk bir yaz akşamı
güneşin batmasına az,
saatin yedi olmasına 10 var
almanya öldü.
iki üç arabanın sesleri geliyor kulağıma,
üşüdüğüm halde açık bıraktığım balkon kapısından.
bir an kesildi sesler
bom boş ve sakin her yer
biri seslendi o an..
her şey bitince, her yer sessiz kalınca seslenen..
 ;yalnızlık.

..çıka geldi yine
oturdu sağımdaki boş sandalyeye
haber etmedi bu günde her zaman ki gibi..
bilir, severim ben çat kapı gelen dostları.
önce oturduğu yerden uzun uzuun süzdü beni
yüzüme düşen saçımdaki perçemi geriye tarayıp
yağmurun yağmasını bekledi damla damla ruh aynalarına..
..sonra usulca sokuldu bana
sardı soğuk elini boynuma
''merhaba'' dedi ''..ben geldim yine.''

snt.

hayır olmayalım!

Kitaplar ve hikayeler..
severiz.
heyecanla okuruz.
onlarda kayboluruz bazı bazı
..zaman zaman özeniriz.

Hikayeleri yaşayan vardır,
bir de okuyan.
..ve biz, sadece okuyanlar olmayalım!


snt.

Dienstag, 15. Mai 2012

Hayat ve duruş..

Eski maillerimi karıştırken bir arkadaşın bana yazdığı bir şiir'e rastladım. Yeniden okuyup yeniden çok sevdim. 3 Yıl geçmiş üzerinden :)



Saliha Nur'a

Takma sen kafana
Yapma sen kırılma
Karışıktır insan
Çözemezsin her an

Sıkılma onlara bu iyiliği yapma
Sorunlar çok çözüm vardır sade lesi zor
Tutma hep derdini herkese açmasanda
Ağla söndür yangını onların hakkı kor


Hayat uzun soluk
Al derin bir soluk
Hayat bıraz soğuk
Aslında çok soğuk

Sıkılma onlara bu iyiliği yapma
Sorunlar çok çözüm vardır sade lesi zor
Tutma hep derdini herkese açmasanda
Ağla söndür yangını onların hakkı kor

Ömer Bekdemir 
''tekrar teşekkekürler..''




Mittwoch, 11. April 2012

bilirmisin?

Farz et ki yazdıklarımı anlayabildin.. 
Ya anlayamadıkların?                   
Ya yazıp da sildiklerim?               
Ya yazamadıklarım?                     

 Hz.Mevlana                                                                                  

Mittwoch, 7. März 2012

beni bekleyen var mı?

üç yıla yakın bir süre önce aldığım, her seferinde biraz okuyup kenara bıraktığım
bir kitabı aldım geçen günlerde yine elime.
Murat Başaran'ın ''sevmek ölmekle başlar'' adındaki kısa hikayelerle dolu o
sevilecesi eseri.
Beni en çok etkileyen satırlardan bir kaçını paylaşmak istedim;  [ S.67-68]

Beni bekleyen var mı?

[.........]
Çok derinlerden bir düdük sesi duyuyorum. Yüreğim cız ediyor. Bu sesi benden 
başkasının duymadığına eminim.
Sonra o eski trenin tekerleri usul usul dönmeye başlıyor. Bacasında belli belirsiz 
bir duman... Heyecan basıyor yüreğimi. Tren önümden geçiyor. Şaşkınım,
heyecanlıyım, korkuyorum. Kayboluyor tren..
    Ben herşeyini kaybetmiş, yedi yaşında bir öksüz gibiyim şimdi.
    Bakmak istemiyorum karanlığa. Görmek istemiyorum istasyonun
bomboş halini. Kapıyorum gözlerimi...

    Beni bekleyen var mı?
    Ben gidemezsem bile bana gelecek...
    Veya ''Sen gelmezsen ölürüm.'' diyecek olan...

    Gözlerim kapalı. Sanki terk edilmişim. Sanki dünyam yıkılmış. Sanki yalnızım.
    Derinlerden bir ses daha... Trenin boğuk uğultusu gibi. Beni bana
çağırıyor:
    ''Seni bekleyen var,
     günde beş defa...''

 

Donnerstag, 23. Februar 2012

''vardır elbet..

..bunda bir hayır.''

kimimiz tanımaz ki bu cümleyi?
İstediğini elde edemezsin ya hani, sevdiklerin senden uzakaklaşır ya, güvendiğin o dağlara kar yağar ya hani..
ümidini kesmediğin tek kişi bile seni hayal kırıklığına uğratır ya, herkes yanında olur ama sen en çok o an yalnız kalırsın ya,
etrafında olan her şey sana birer oyun veya gerçek olmadıklarının hissini verir ya..işte ozaman 'O'nun yeridir.

Belki de bazi anlarda hayata tutunabilmemızın tek sebebi? O sadece bir cümle mi?
Düşün..


evet, çünkü o haklıydı..

Can baba'dan çok klasik ama bir de okadar ''doğru'' satırlar.
Bağlanmayacaksın
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…